Kar topu oynarken öldürüldü.
Dolmuşa bindi ve yakılarak öldürüldü.
Birkaç asır sonra, bu toplumun tarihinde olacak iki cümle. Ne utanç verici. Kar topu oynarken katledilen Nuh Köklü'nün son cümlesi: "Allahım. Nolur bu bir rüya olsun"muş. Cümle çok ağır fakat kar topu oynarken öldürülen bir adamın bunu bir rüya sanması kadar doğal bir şey de olamazdı. Çünkü bunlar gerçekten filmlerde, rüyalarda, oyunlarda olur. Bu ülkenin artık kâbuslarda bile olmayacak kadar absürt şeyleri gerçekleştirecek bir milletinin olması beni yoruyor. Bu milletin öfkesi yoruyor. Aynı öfkenin içinde haşrolmak yoruyor. Güleryüzlü bir insan görüldüğünde "acaba bunu napsam da aldatsam, kandırsam, ezsem" diye bir mantık güdülmesi yoruyor.
Şurada üç günlük hayat mazime bakıp da "Çok yoruldum artık" demem, büyüklere saygısızlık olur belki de. Ama onlar bir şekilde yaşayabilmiş. Her şeyi görmüşler. Meselâ insanların böcekler gibi öldürüldüğü 12 Eylül dönemini görmüşler. Acılarına, korkularına saygı duymamak elde değil. Fakat onlar en azından kim tarafından öldürüleceğini bilerek evden çıkıyorlardı. Her şey gayet sarihti: kutuplar, taraflar, sokaklar, caddeler.. Bizim trajedimiz ise: Tekmenin-merminin-bıçağın nereden geleceğini asla kestiremiyor olmamız. Mesela bir esnaf tarafından mı öldürüleceğiz ? Bir dolmuş şoförü tarafından mı ? Yoksa bir apartman yöneticisi mi öldürecek bizi ? Bin bir ümitle evlendiğimiz kişi mi öldürecek ? Hadi bilen varsa söylesin, bir arasokakta mı öldürüleceğiz !
Üstad Camus "Bir memleket hakkında yorum yapmak isterseniz, o memlekette insanların nasıl öldüğüne bakın" demiş ya, bizim ülke hangi kategoride ? Camus'ye "bizim ülkede kar topu oynarken insan öldürüldü" desek, ne yapardı ?
Bu öfkeyi-nefreti nereden miras aldık diyorum bazen.
20 yaşında bir kızı yakarak öldürmüşler, parmak izi alınmasın diye bileklerinden ellerini kesmişler, cesedini de yakmışlar. Adam çıkmış "laik sistemin ahlaksızlaştırdığı çocuklar" diyor. Diğeri çıkmış "türbanlı olsaydı böyle olmazdı" diyor. Öbürü çıkmış "Bir tane Sosyalist gördünüz mü böyle bir şey yapan", beriki çıkmış "Çocuk ülkücüymüş" diyor.
Her ama her olaydan sonra "sizinkiler-bizimkiler" diye ayrılmayı başaracak kadar anlayışsız, bilgisiz, ahlaksız nasıl olabildik ? Sosyal medya bunu epeyce körükledi elbet. Her olaydan sonra siyasi yorum yapmak, diye bir hastalık türedi. Her ama her olayı bilakayduşart siyasi nedenlere bağlamaya çalışan yorumcu kumkumaları olmak için epey çabaladık ve başardık.
Sevgi diyen her erkeğe "ibne", maneviyat diyen her erkeğe "dinci" diye bakan bu topluluk, kendi yarattığı sevgisiz ve maneviyatsız erkeklerden daha ne kadar çekecek bakalım.
"Maneviyat tek eksiktir
Eksikliği maneviden olana şeytan hep kesiktir
Bu ne büyük eksikliktir !"
Dolmuşa bindi ve yakılarak öldürüldü.
Birkaç asır sonra, bu toplumun tarihinde olacak iki cümle. Ne utanç verici. Kar topu oynarken katledilen Nuh Köklü'nün son cümlesi: "Allahım. Nolur bu bir rüya olsun"muş. Cümle çok ağır fakat kar topu oynarken öldürülen bir adamın bunu bir rüya sanması kadar doğal bir şey de olamazdı. Çünkü bunlar gerçekten filmlerde, rüyalarda, oyunlarda olur. Bu ülkenin artık kâbuslarda bile olmayacak kadar absürt şeyleri gerçekleştirecek bir milletinin olması beni yoruyor. Bu milletin öfkesi yoruyor. Aynı öfkenin içinde haşrolmak yoruyor. Güleryüzlü bir insan görüldüğünde "acaba bunu napsam da aldatsam, kandırsam, ezsem" diye bir mantık güdülmesi yoruyor.
Şurada üç günlük hayat mazime bakıp da "Çok yoruldum artık" demem, büyüklere saygısızlık olur belki de. Ama onlar bir şekilde yaşayabilmiş. Her şeyi görmüşler. Meselâ insanların böcekler gibi öldürüldüğü 12 Eylül dönemini görmüşler. Acılarına, korkularına saygı duymamak elde değil. Fakat onlar en azından kim tarafından öldürüleceğini bilerek evden çıkıyorlardı. Her şey gayet sarihti: kutuplar, taraflar, sokaklar, caddeler.. Bizim trajedimiz ise: Tekmenin-merminin-bıçağın nereden geleceğini asla kestiremiyor olmamız. Mesela bir esnaf tarafından mı öldürüleceğiz ? Bir dolmuş şoförü tarafından mı ? Yoksa bir apartman yöneticisi mi öldürecek bizi ? Bin bir ümitle evlendiğimiz kişi mi öldürecek ? Hadi bilen varsa söylesin, bir arasokakta mı öldürüleceğiz !
Üstad Camus "Bir memleket hakkında yorum yapmak isterseniz, o memlekette insanların nasıl öldüğüne bakın" demiş ya, bizim ülke hangi kategoride ? Camus'ye "bizim ülkede kar topu oynarken insan öldürüldü" desek, ne yapardı ?
Bu öfkeyi-nefreti nereden miras aldık diyorum bazen.
20 yaşında bir kızı yakarak öldürmüşler, parmak izi alınmasın diye bileklerinden ellerini kesmişler, cesedini de yakmışlar. Adam çıkmış "laik sistemin ahlaksızlaştırdığı çocuklar" diyor. Diğeri çıkmış "türbanlı olsaydı böyle olmazdı" diyor. Öbürü çıkmış "Bir tane Sosyalist gördünüz mü böyle bir şey yapan", beriki çıkmış "Çocuk ülkücüymüş" diyor.
Her ama her olaydan sonra "sizinkiler-bizimkiler" diye ayrılmayı başaracak kadar anlayışsız, bilgisiz, ahlaksız nasıl olabildik ? Sosyal medya bunu epeyce körükledi elbet. Her olaydan sonra siyasi yorum yapmak, diye bir hastalık türedi. Her ama her olayı bilakayduşart siyasi nedenlere bağlamaya çalışan yorumcu kumkumaları olmak için epey çabaladık ve başardık.
Sevgi diyen her erkeğe "ibne", maneviyat diyen her erkeğe "dinci" diye bakan bu topluluk, kendi yarattığı sevgisiz ve maneviyatsız erkeklerden daha ne kadar çekecek bakalım.
"Maneviyat tek eksiktir
Eksikliği maneviden olana şeytan hep kesiktir
Bu ne büyük eksikliktir !"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder