Sağa sola bakıp, hafif bir iç çekip, uzağa doğru bakarak sigara yakan adamları neden eleştirdim hep bilir misin ? O sigara onlar için tutku değil, alışkanlıktı.
Bir de sigarayı yer gibi içen adamlar vardı, onlara da hep saygı duydum. Çünkü o olmazsa yapamayacak gibi içiyorlardı. Sigara içmediğinde, böyle gözlemler yapmak için epey vaktin oluyor.
Sana, seni yazacağım dediğimde de öyle olması gerektiği için değil, yazmaktan başka çarem olmadığı içindi bu kardeşim. Sen bilirsin ki ben yazı yazarsam, bir sorun vardır. Sen bilirsin dememe gerek var mı ? Sen benim en yakın arkadaşımsın. Yazı yazmamak için dua ettiğim günleri de bilirsin haliyle.
Her erkek gibi biz de konuşmayı bilmiyoruz ve mahçubuz. Bu yüzden Refik Halid'in "mahçup ve mey'usum" lafını çok sevdik ya. Çünkü biz hep, mahçup ve meyustuk. En çok da kendimize karşı belki. Çok güldük seninle dostum, çok hüzünlü zamanlarımız oldu. Kimse bilmez ancak sinirden ağladığın zamanlarda bana yazdın. Yine kimse bilmez ama ben gecenin bir vakti "ulan çok kötüyüm be" dediğimde de sana yazdım. Sence alışkanlıktan mıydı bu ? Hayır, yakınlıktan. Acı çektiğinde, o acıyı haznesi en derin olana anlatmak ister insan. Ki biz seninle bir yılbaşında acılarımızı karşılaştırdık; hepsi denk çıktı. Evet sen de horlanmıştın bir dönem, sen de terkedilmiştin, sen de o ailevi sorunu yaşamıştın, sen de sen de sen de sen de... Acılarımız, saygı duyulacak kadardı. Hangimiz yarasını gösterse, diğerimiz bende de var deyip aynı yerdeki dikiş izlerini gösteriyordu. Bu yüzden hep birbirimize anlattık, bilhassa en sinirli olduğumuz anlarda bulduk birbirimizi. Ve düşündün mü bilmiyorum, sinirlendiğinde o telefonu alıp bana "çok sinirliyim" yazmanın aşırı mantıksızlığını fakat seni nasıl rahatlattığını. Arkadaşlık böyle bir şey. Yakınlık, böyle bir şey belki de.
Yakın olduğumuza ikna olamadık bir türlü, demiştim sana hatırlarsan epey gülmüştük. Bak yakın olduğumuza ikna etmek için seni, buraya kadar yazdım. Hâlâ ikna olamadık demek ki. Ya da o yakınlığı her seferinde görmek bizi mutlu ettiği için mahsus ikna olmuyoruz.
Sana, hatırlar mısın demeyeceğim artık. Çünkü bu hayatta benim hatırlayabildiğim bir şeyi senin hatırlamama ihtimalin yok biliyorsun. Ama iddialıyım, bir iki şey bulacağım. Başlıyorum:
Bir gün yine o "en mutlu günlerimiz" dediğimiz, gülmekten karnımızın ağrıdığı, kefenlere bile girsek kefeni yırttığımız, yine güldüğümüz günlerde bana şöyle demiştin: "Geçen gün düşünürken aklıma geldi... Bu adam, bir prensipsiz". Hangi adamdan bahsettiğimizi tabi ki de biliyorsun, konu o değil. Konu, senin "düşünürken aklıma geldi" demen. Senin düşünmeyi, yürümek gibi bir eylem olarak sayman. Bundan bir gurur duymuştum, neden bilmiyorum. Benim en yakın arkadaşım düşünüyor, diye bir övünme gelmişti sebepsizce. Prensipsiz, gibi bir tanım da bulmuştun. O günden sonra insanların prensiplerine daha çok dikkat etmiştim.
Şimdi düşünmeyi bırakıp "yaptığını" görüyorum. Düşünmeden yapmanın cezasını bilirsin. Son zamanlarda onun cezasını çekiyorsun. Biz görüşmesek bile ben farkındaydım merak etme.
İşte araya kısa bir duraklama dönemi girdi. Hayatın çöpleri girdi belki de. Ama bunlar yapmacık yoğunluklar, suni gündemlerdi. Kurslar, yollar, ulaşım sıkıntıları filan.
Bunaldığını anladım fakat dedim ya mahçubiyetten söyleyemedim dostum. Aslında yeterince sinirliyim tam da istediğin gibi ama benimle konuşmaya ihtiyacın olmadığını düşündüm. Sen de benimle konuşmadan hallolmayacağını bildiğin sıkıntılarını halının altına süpürdün. Onları bana anlatman gerekirdi, fakat yaşadığım aşkı öne sürüp, sözde "rahatsız etmedin" beni. Ben de ne kadar bunaldığını görmeme rağmen, anlatmadığına göre ihtiyacı yok diyerek sözde tahminde bulundum.
Neyseki geç değil, dedim ya beyaz kazaklı günümüzden bu yana 1 yıl bile geçmedi. O günden sonra neler değişmiş bir bak. Sürekli içine atıp, nihayet cinnet geçirip, dedenden kalma kamayla sağa sola saldıracaksın diye korkmasam pek umrumda olmaz bu halin.
Ama cezaevinde sana bakamam. Çünkü ben yaşlıyım. Seni Adebisilerden koruyamam.
Neyse, beyaz kazağımı giydim, guiza pozunu verdim.
Dostluğumuz, bir şeker hastasının insülini ayarında mühimdir. Bunu unutma, karpuz kılıklı pezevenk !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder